MS 542 yılında Bizans imparatoru I. Justinianus tarafından, şehrin su ihtiyacını karşılamak için yapılan yapıya dair birçok rivayet ve efsane günümüze kadar gelmektedir.
En ilginç olanı ise sarnıcın içinde bulunan 336 sütundan sadece ikisinde kullanılan Medusa başıdır.Rivayetlere göre Medusa Yunan mitolojisinde gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılan yılan saçlı, keskin dişli, dişi canavar. Gorgon kardeşlerden tek ölümlü olandır. Bu yüzden insanların kahramanı Perseus tarafından öldürülebilmiştir. Perseus, Graeae‘nin ona verdiği ayna ile Medusa’ya bakabilmiş ve böylece kafasını taşa dönüşmeden kesebilmiştir. Ancak Yerebatan sarnıcında neden Medusa’ nın 2 sutunda ters olarak durduğu ayrı bir konudur.
Yıl 1456. Fatih Sultan Mehmet’in huzuruna, Venedik’ten, İtalyan asıllı bir heyet gelir. Sultan’a sunmak üzere, birçok değerli hediyeler vardır yanlarında. Araya hatırlı kişileri, elçileri aracı yaparak, Fatih Sultan Mehmet ile ısrarla görüşme talep ederler.Padişah, gelen bu heyeti, onca rica ve minnete rağmen huzuruna kabul etmez. Elçilerle görüşmesi için Vezir-i Aza’mı görevlendirir. Venedik’ten gelen bu heyet, çaresiz, Vezir-i Azam ile görüşürler.
Görüşmenin konusu: “Sultanahmet’te bulunan Yerebatan Sarnıcı ve içinde bulunan hazine” ile ilgilidir. Görüşmenin konusu oldukça ilgi çekicidir. Hazineden bahseden heyet, Vezir-i Aza’ma hazinenin yerini söylemez… Hazinenin yerini söylemek için şu şartı öne sürerler: “Hazinenin yerini, sadece Padişah’a” söyleyeceklerdir. Bunun için, tekrar Padişah’tan görüşme talebinde bulunurlar.
Vezir-i Azam, heyet ile aralarında geçen konuşmaları Padişah’a aktarır.
Fatih Sultan Mehmet Han’ın siyasi dehası bilinmektedir. ‘Bu işin içinde bir iş olabilir,’ diyerek heyetten bir temsilci ile görüşmeyi kabul eder. Belirlenen tarihte, seçilen temsilci, Fatih’in huzuruna çıkar ve şunları anlatır:
‘Yerebatan Sarnıcı diye bilinen mekânın içersinde bir hazine vardır. Hazine denilen şey; altın, gümüş, mücevher gibi maddi değeri olan şeyler değildir. Hazine, özel yapılmış bir lahit ve lahdin içindeki cesettir.’
Bu lahit ve içindeki ceset, Venedikli elçiye göre, ‘hazine değerindedir.’ Cesedin ise ‘Medusa’ diye adlandırılan efsanevî kişiye ait olduğu belirtilir. Bu ceset, mumyalanmış haldedir, Medusa diye tabir edilen saçları yılanbaşı ile yaratığı andıran bir şekildedir.
Fatih Sultan Mehmet Han’dan talepleri ise; ‘kendileri için çok önemli olan bu lahdi ve içindeki cesedi’ gelen bu heyete vermeleridir. Bu lahdin ve içindeki cesedin kendilerine verilmesi karşılığında da, Fatih’e birçok şey önerdikleri bilinmektedir.
Daha sonraları iyice derinleşen aramalar neticesinde bugün kapalı olan dehlizlerde lahit gerçekten bulunmuş tonlarca ağırlıktaki kapak açılmış ve lahdin içindekiler görenleri bir kez daha dehşete düşürmüştür. İnsan başına benzeyen, kıvrımlı dev bir yılan gibi, mumyalanmış, ancak bozulmaya başlamış bir yaratık… Abdülhamid Han, bir fermanla, lahdin derhal korunmaya alınmasını, görülen bu lahdin ve içindeki yaratığın kimseye anlatılmamasını emretmiştir. Lahit ve içindeki ceset, halkta çeşitli fitnelere sebep olunmaması için gizlenecektir. Bilim adamlarının raporları insanın kanını donduracak türdendir. Bu bozulmaya başlamış olan, dev görünümlü, insan başına benzeyen, yılan gibi kıvrılmış bu yaratık, muhtemelen dinozor çağından kalan dev bir yılan veya dinozora benzeyen bir yaratık…’
Ayrıca Kafka’nın basılmayan bir eserinde bu yaratıkla ilgili bilgilerin olduğu da kulağımıza gelen bilgilerdendir.
Diğer bir Yerebatan sarayı efsanesi ise İstanbul’ un altındaki tünellere Yerebatan sarnıcından giriliyor olması ve denizin dibinden kınalı adaya kadar ulaşılabilmesidir. Hatta tüneller kapalı çarsının altından geçiyor ve kaçak gümüş atölyeleri olarak kullanılıyordu. İşe başlayanlara sadece atölyelerde kalmaları gerektiği ve asla tünellerde dolaşılmaması gerektiği söylendiği halde araştırmacı bazı çalışanlar merak içinde girdikleri dehlizlerde kaybolup gitmişler. Aralarından sadece birinin geri döndüğü bu araştırmacı grubun üyesi dehlizlerde insan iskeletleri devasa büyüklükte fareler ve insan boyunda böcekler olduğu söyledikten sonra aklını kaçırmış. Bir daha yeryüzüne hiç çıkmayan bu şahıs geceleri dehlizlerde dolaşıp bulduğu yerde uyuyor ve günlerce ortadan kayboluyormuş. Geri döndükten sonra ise günlerce sabit bir noktaya bakıp düşünüyormuş.
Ben derim ki sırf efsaneleri için bile bu güzelliği görmeye değer. Eğer yolunuz Yerebatan sarnıcına düşerse Medusa’ nın gözlerine bakmamaya özen gösterin. 🙂