Bugünlerde toplumumuzu bekleyen belki de en büyük tehlike sorgulayamayan, eleştiremeyen, neyi neden yaptığını bilmeyen nesillerin doğacak olabilmesi.
Düşünceyi yok etmek isteyen zihniyetler, felsefenin işlevselliğini kaybetmesini bir galibiyet olarak görmeye başlar oldular. Üniversite sınavlarında eklenen din kültürü ve ahlak bilgisi sorularının felsefeye katılması bunun tamamen göstergesi. İki birbiriyle ilgisi olmayan dersin aynı paralellikte öğrenciye verilmek istenmesi de felsefenin yavaş yavaş dine dönüştürülmeye çalışıldığını ve daha sonrada yok edilmeye çalışılacağının göstergesi değil de ne?
MEB’in tüm ders kitaplarını eksiksiz olarak gönderdiği okullarda neden felsefe kitabı hala gönderilmiyor? Ataşehir Anadolu lisesinde okuyan kuzenim, ders olarak gördüğümüz felsefe kitabının hala kendisine verilmediğini söylüyor. Öğretmenler ve müdürde açıklama olarak yanlış kitap geldiğini en kısa zamanda felsefe kitabına kavuşacaklarını söylüyorlar. Ne zaman sene sonunda mı? Ne işleniyor diye sorduğumda kuzenimin bilmiyorum ki cevabı gerçekten felsefenin şuan ki kıvranışını anlatıyor. MEB’in gözünde bir çöp kadar değeri olmayan felsefe çocukların kitaplığından, dersliğinden ve kısaca hayatından alınmak isteniyor.
Felsefe derslerini çoğu okuldan alan yada ders sayısını eksilten zihniyet tüm öğrencilere kendi siyasetini, kendi dinini, kendi yaşamını zorla empoze etmek istiyor. Bunu yaparken de en büyük tehlikenin sorgulayan zihniyetlerden geleceğinin farkında. Biz felsefe mezunları belki ilerleyen günlerde işsiz kalma tehlikesi yaşayacağız ama bizi üzecek olan şey tam olarak bizim hayatlarımızın ellerimizden alınacak olması.
ODTÜ’de yaşanılanlar neden başka üniversitelerde bu denli yaşanmıyor? ODTÜ’nün felsefenin-bilimin kalesi olmasıyla bir ilgisi olabilir mi? Nice bilim adamları belki nice filozofların merkezi olacak bu okul onların en büyük korkulu rüyası. Önce bir yol sevdasına, bir avm sevdasına diye başlayan süslü hikayelerle ODTÜ içine girip nice değerleri dönüştürmek. Onları da zamanla insan dışı bir varlık haline getirmek. “The Walking Dead” dizisi geldi aklıma, yaşayan ölüler gibi Türkiye’mizi de bekleyen içler açısı bir durum. Şuursuzca yaşayan, işlenmemiş beyinlerin yaratacağı nesillere gebe kalmak en büyük korkumuz. Isırılacağız ve onlar gibi olacağız.
Asalakların ülkesi olmamak için çırpınma zamanı. Kendimizden vermemek için savaşma zamanı. FELSEFEYİ yaşatmak için birlik zamanı.