Tarih boyunca bizden öncekilerle ilgili araştırmalar yapılmıştır. İnsanoğlu gizemi ve bilinmeyeni her zaman sevmiş ve bunun peşinden dünyanın en girilmeyecek, en ulaşılamayacak bölgelerine ulaşmıştır. Tam bulduğumuzu sandığımız anda yeni keşifler ortaya çıkar, yeni medeniyetler ve yapılar bizim için bilineni dahi bilinmez hale getirir. Henüz bu dünyada hiçbir şeyi tam olarak bilmediğimizi ve keşfedemediğimiz yerler olduğunu düşünürsek önümüzdeki yıllar da ortaya çıkacak olan bilgiler ile iyice kafamız karışacağa benziyor. İster uzaylılar, ister insanlar yapmış olsun göreceğiniz bu yapılar sadece daha az bilindikleri için kaleme aldıklarım. Gizemli yeni yerlerde karşılaşmak dileği ile..
Teotihuacan (Tanrıların Şehri)
Kimler tarafından neden kurulduğu ve neden terkedildiği henüz bulunamamış olan bu şehrin Tanrılar Şehri diye anılmasının sebebi, bir efsaneye göre insanlardan önce Tanrıların burada toplanıp insanları nasıl yaratacaklarını tartışmalarıdır. Kentin kimler tarafından neden yapıldığı bilinmemekte ve bu konuyla ilgili hiçbir yazıt ile karşılaşılmamıştır. Kendi döneminin en büyük 6 şehrinden biri olan bu şehrin İ.Ö 150 yıllarında kurulduğu ve İ.S 650 yıllarındaki çöküşten 100 yıl sonra kadar terkedildiği sanılmaktadır. Kente daha sonra gelen Zapotek ve Mistekler gibi Maya toplumlarının yaşamış olduğu bölgeye ‘’Değerli Adama Yeri’’adı verilmiştir. Daha sonra bulunan bazı yazıtlarda şehirden Tollan adıyla bahsedilmektedir ki, bu isim kayıp başkent Tula’nın diğer bir adıdır. René Guénon’a göre Tula binlerce yıl önce batmış olan bir aydınlanma ve tekamül merkezinin adıydı ve buradan göç etmiş insanlar ismi onurlandırmak açısından bu tür merkezlere bu ismi vermiştir.
Teotihuacan’ın bu kadar büyük bir alana yayılması ise gerçkten şaşırtıcıdır. Kuzeyden güneye 3 km uzunluğunda ve 40 metre genişliğinde gösterişli cadde günümüzde Ölüler Yolu adıyla bilinmektedir. Bu yolun her iki tarafında piramitler ve tapınaklar bulunur. Cadde kuzeye doğru 30 metreye yakın yükselerek , güney yönunden gelen birinin yolu göğe doğru yükseldiğini düşündürtür. Yolun aşağısında duran birinin eşit yüksekliklerden oluşan basamakların, göğe doğru uzanan sonsuz bir merdiven olduğunu ve Ay piramidi ile sonlandığını düşünmesini sağlar. Ölüler Yolu Ay Piramidi ile sona erer. Ölüler Yolunun sol tarafında Güneş tapınağı bulunmaktadır. Doğu tarafında ise 3. Büyük tapınak Quetzalcoatl bulunmaktadır.Bu şehrin gizemleri ve hala cevabı bulunamamış sorular şunlardır:
Teotihuacan kentiyle ilgili en büyük gizem kentte yaşayanların henüz bilinmeyen bir nedenle kenti aniden terk etmiş olmalarının sebebi nedir?
Teotihuacan kentindeki yapıların konumları, Gize’deki piramitler gibi Orian Takımyıldızının yerdeki yansıması olacak biçimde ve aynı zamanda, Queatzalcoatl Tapınağı’ndan hareketle gezegenlerin yerdeki yansıması olacak biçimde düzenlenmesi bir rastlantı mıdır?
Arkeologlar 1906’da Güneş Piramidi’nin belirli bir yüksekliğinde ve ayrıca tapınaklarda kara mika kaplamalarının olduğunu saptamışlardır ki, bölgeye kara mika mineralinin elde edilebileceği en yakın yer Güney Amerika kıtasındaki Brezilya’dır. Bu kara mika kaplamaları Tanrılar Şehrine nasıl ulaşmıştır?
The Work Of The Old Men (Eski Adamların İşi)
Ürdün, Suriye, Suudi Arabistan çöl bölgelerinde bulunan bu işaretler sadece gökyüzünden görünmektedir. Peru’daki Nazca çizgilerine benzeyen bu işaretlerin neden ve kimler tarafından, ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Yerel halk tarafından bilinen bu işaretlerin 1927 yılında uçuş yapan bir İngiliz pilot tarafından farkedilmesi ile keşfedilmiştir. Dairesel çemberlerden ve buna paralel olarak uzanan yüzlerce metrelik çizgilerin hayvan tuzakları olduğu düşünülmektedir. Fakat söz konusu çemberler 20 ila 70 metre çapında. Yemen’de ki benzer yapıların yaşlarının ise 9000 olduğu tahmin ediliyor. Peru’ da bulunan Nazca çizgileriyle aralarında ki benzerlik şaşırtıcı.. Hepimiz Nazca çizgilerinin dünyanın en inanılmaz ve neredeyse en görülemez sanat eserleri olduğu konusunda hemfikirizdir. Dünyanın dört bir yanında bulunan bu gizemli çizgi ve daireler kitaplara konu olmuş, dünyanın en önemli yapıtlarından biri olan Tanrıların Arabaları‘nın yazılmasına sebep olmuşur. 1968 yılında yazılan eserde bu dev şekillerin uzaylı zekasıyla yapıldığı ve şekillerden bazılarının basit bir uzay gemisinin inebileceği alanlar olduğuydu. İleri teknoloji ve zekaya sahip uzaylılar, yerel halk tarafından tanrı olarak adlandırılmış ve onlarla iletişime geçmek için bir çok dev hayvan resmi çizilmiştir. 1300 km’lik bir alanı kaplayan bu çizimler Nazca Ovasında toplam olarak 26 tanedir. Bana göre burada sorulası gereken sorular şunlardır:
İnsanların gökyüzünden bakmadıkça anlaşılamayan bu çizgi ve şekillerin, yerdeki insanların bu kadar düzgün ve kusursuz olarak çizmesi mümkün müdür?
Ya da bir uygarlık neden sadece havadan görülebilen bir şey yapsın ?
Eğer kendi halkına çizimler yapmak istiyorsa bunu taşlara, kayalara, mağaralara yapamaz mıydılar?
Taberiye Gölündeki Sır
İsrail’de bulunan Taberiya Gölü diğer adıyla Galilee Gölünde 1o yıl önce bulunan 60 bin Ton ağırlığındaki taş arkeologları hayrete düşürdü. Bu taşın ne zaman ve ne amaçla yapıldığını araştırmaya başlayan arkeologlar önceleri bunun bir höyük olabileceğini düşündüler. Bu gizemli taşın şekli ‘’ yontulmamış bazalt kaldırım taşları ve bloklardan’’ oluşuyor. 10 metre derinlikte bulunan taşın çapı yaklaşık olarak 70 metre olarak hesaplandı. 3 metrelik bazalt bloklarda kesme veya yontma izi bulunmuyor. Fakat döküntü halindeki taş bloklar belirli bir yapı ile de ilişkilendirilemiyor. Kesinlikle insan yapımı olduğu belirtilen bu devasa yapının, gölün suyla dolması ile beraber su altında kaldığı düşünülüyor. Doğal bir yapı şeklinde olmaması is bunun höyük olarak yapılmış olmasi ihtimalini güçlendiriyor. Yaılan araştırmalar da bu yapının 4000 yıldan eski olduğu ve gölün çevresinde anıt ve ya yapı oluşturmak için gerekli taşların 1.5 km uzakta bulunduğu belirtilirken, bu kadar karmaşık bir yapının gelişmiş inşaat tekniğine ihtiyacı olduğunun da söylemeden geçemiyorlar. Ekonomik açıdan gelişmiş, iyi organize olmuş bir toplumun bu şekilde yapılar oluşturabileceğine dikkat çekiyorlar. Araştırmacılar ayrıca erken dönem broz çağına ait bu yapının, Avrupa’daki ilk mezarlıklara benzediğini de söylüyorlar. Anıtın yakınlarda bulunan Beyt Yerah antik kentiyle bağlantılı olduğunu düşünen araştırmacılar için gölde ki taş hala gizemini koruyor. Burada sorulması gereken tek soru:
60 bin ton ağırlığında ve 70 metre çapındaki bir yapı kimin mezar anıtı olarak yapılmış olabilir?
Nan Madol
Pasifik Okyanusu’daki Mikronezya Adası yakınlarında kurulan antik kent Nan Madol kentinin inşası yaklaşık olarak 1000 yıl sürmüştür. Yapımı M.S 1 veya 2.yüzyılda başlamış, 8 yada 9. Yüzyıllarda yapay adacıklar tamamlanmıştır.12 ve 13. Yüzyılda şehrin yapımı bitmiştir. Ana adadan başka 92 adacıktan oluşan bu şehirde ev yaşamına dair herhangi bir kanıt bulunmamıştır. Bulunan yapıların törensel, dini veya idari yapılar olduğu düşünülmektedir fakat aslında ne olduukları henüz aydınlatılmış değildir. Kentin yapımında boyları 4,5 metre ve daha uzun, ağırlıkları ise 5 ton ve daha fazlası olan, doğal olarak altıgen şekilli bulunan bazalt sütunlar kullanılmış. Kullanılan bazalt sütunların toplam ağırlıklarının 250.000.000 ton (250 milyon ton) olduğu sanılmaktadır. Ancak anlaşılamayan konu, bu kadar çok bazalt sütununun buraya nereden ve nasıl getirildiği ve yörede herhangi bir metal kaynağı olmamasına rağmen bu yapıların nasıl inşa edildikleridir. Arkeologların kafasının karıştırdığı bir diğer noktada büyük medeniyetlerin 900 yıldan fazla varlığını sürdüremediği bir dünyada hangi uygarlık ancak 1000 yılda bir kenti meydana getirebilmiş ve devamında da medeniyetlerini sürdürmüşlerdir. Gene arkeologların kafasını karıştıran bir konuda bu kadar çok kayanın nerden geldiği çünkü bölgede böyle bir kaynak olduğunu gösteren kalıntı bulamadılar. Yine aynı arkeologlar altıgen bazalt sütunların doğal yoldan oluştuğunu da kabul ediyorlar. Fakat bu bazalt sütunların arkeologların söylemlerine göre taş baltalarla kesilmesi gerekiyordu çünkü metal kaynakları yoktu. İşte burada kendileri ile çelişip tekrardan araştırmaya başlıyorlar çünkü taş baltalarla yapılması imkansız olan bu sütunların nasıl ve kimler tarafından yapıldığı hala gizemini koruyor. Bence bu gizemli kent ile ilgili sorulması gereken sorular:
Nasıl bir uygarlık ki mevcut arazisi yetmemiş ve 92 adet yapay ada yaparak uygarlıklarını sürdürmüşler?
Bu insanlar bu kadar taş taşıyıp, bu yapıları yapmışlar da, kendilerine ev yapmayı akıl edememişler mi ?
Bu kent bir şehir olarak kurulmadı ise 1000 yıl uğraşılarak yapılan kent ne içindi?
The Circle Goseck (Goseck Güneş Tapınağı)
Araştırmacılar ve arkeologlar tarafından 1991 yılında Almanya’nın Goseck kentinde bulunan dünyanın en eski güneş tapınağıdır. 7000 yıllık bu güneş tapınağının ortaya çıkarılması ile Mezapotamya’da kurulan ilk gelişmiş uygarlıklar öncesinde de, dünyanın farklı bölgelerinde yaşamış olan toplulukların da gökyüzü ve arkeoloji ile ilgilendikleri ve incelemeler yaptıkları ortaya çıkarıldı. Güneş Tapınağının çapı yaklaşık olarak 75 metre ve iç içe oturtulmuş iki çemberden oluşuyor. Aynı zamanda 2.5 metre yüksekliğinde tahta bir avluya da sahip olan yapıyı diğer güneş tapınaklarından ayıran özellik ise, benzerlerinde 4 kapı bulunurken, Goseck Tapınağında her iki çemberde de 3 ayrı kapının olması. Ayrıca iki çemberin dışında derinliği 1.5 metre, genişliği ise 3.5 metreden oluşan yine 3 ayrı geçidin bulunması. Taş devrinde yaşayan insanları, yapıların giriş kapıları ve büyük çemberleri oluşturan tahta siperlerin gölgesiyle yılın en uzun ve en kısa gününü belirledikleri belirtildi. Bu yapının sadece tapınak olarak kullanılmadığı, düğün, infaz ve cenaze merasimleri içinde kullanıldığı düşünülüyor. Bulunan kemik örnekleri sayesinde kurban ayinleri yapıldığı da tespit edilenler arasında. Avrupa’ nın geçmişine az da olsa bir ışık tutan bu tapınağın kimler tarafından yapıldığı henüz bilinmiyor. Fakat görülen o ki Orta Avrupa’nın tarih öncesi dönemine ait 18 tarih öncesi yapı Goseck Kentinide kapsayan Almanya’nın Saksonya Anhalt Eyaleti’nde bulunuyor. Gizemini koruyan sorular bence:
Bu Tapınak kimler tarafından yapılmıştır?
Bu tapınağı diğerlerinden ayıran özelliklerin sebebi nedir?