Temmuz’da 52 yaşına girecek olan Tom Cruise, eskisi gibi büyük roller üstlenmiyor olsa da ekranın vazgeçilmez simaları arasında yer almaya devam ediyor.
Yaşlanmak Cruise’un çekiciliğinden hiçbir şey eksiltmiş değil. 2011’deki Mission Impossible: Ghost Protocol‘da her zamanki hareketli kişiliğini sergiledi ve Rock of Ages‘da bütün marifetlerini öyle ortaya koydu ki filmin vasatlığına rağmen kendisine tezahürat etmekten kendimizi alamadık. En son filmi olan ‘Edge of Tomorrow‘ muhteşem bir film. Filmin konusu, kariyerinin bu aşamasında Cruise gibi çok görülmüş ve tahmin edilebilir olması beklenirken beklenenden çok daha zeki. Bu başarısını da büyük ölçüde Cruise’un oyunculuğuna borçlu.
Filmin kurgusu yakın gelecekte geçmekte. Uzaylıların istilası ile 5 yıllık bir süreç içerisinde insanlık yok olmanın eşiğine gelmiş durumda. Cruise, William Cage adında yüksek rütbeli bir Amerikan subayını canlandırmakta. Ancak Cage bir üst subayı kızdırınca kendisini rütbesini yitirmiş olarak savaşın ön cephelerinden birinde, insanlığın son direnişinin bir parçası olarak bulur. Diğer askerler gibi kendisi de mekanik bir kuşam giymektedir ve ölümle burun buruna olduğunun farkındadır.
Ancak Cage’in ölümünden sonra ilginç birşey olur. Savaş meydanında ölümünden saniyeler sonra kendini bir önceki günün başlangıcında bulur. Cage ne yaparsa yapsın, ölümü kendisini hep aynı noktaya geri getirmektedir. Cage ne olduğunu anlayamamaktadır ve kimseyi de bu durumuna ikna edememektedir. Sonunda şeref madalyalı bir asker olan Rita Vrataski’yle (Emily Blunt) tanışır. Rita da daha önce aynı tarifi imkansız güce sahip olmuştur. İkisi kafa kafaya vererek Cage’i yeteri kadar uzun süre hayatta tutacak hareketleri keşfedip Mimic’lerin kraliçesi Omega’yı öldürmeye çalışacaklardır.
Groundhog Day filmiyle benzerlikleri gözardı etmek tabii ki mümkün değil. Ancak Edge of Tomorrow‘da ana karakter kendini geliştirmeyi değil hayatta kalmayı amaçlıyor. Film Hiroshi Sakurazaka’nın bilimkurgu romanı All You Need Is Kill isimli romanı üzerine kurulu. Akıllıca tasarlanmış zaman döngüsü konseptiyle övgü toplayan roman, aynı zamanda savaşın monotonluğuna ve manasızlığına dair uygun bir mecaz teşkil etmekte. Edge of Tomorrow‘da da aynı temalar bulunmakta. Ancak film daha çok kurnazca düzenlenmiş aksiyon sahneleri ve duygusal yoğunluk süslü anlarıyla tipik bir Cruise filmi.
The Unusual Suspects filminin oscar ödüllü Christopher McQuarrie’sini de içeren üç senaristiyle Edge of Tomorrow ana temasından şaşırtıcı düzeyde başarı sağlamakta. Zaman döngüsü konseptini daha önce hiç görmemiş olsanız bile, filmin sürekli tekrarlanan sahnelerinin ve Cage’in artan hüsranının sıkıcı olması beklenirken, yönetmen Doug Liman ve editör James Herbert ustalıklarını sergileyerek bunun üstesinden gelmeyi başarmışlar.
Bazıları filmde sergilenen sürekli tekrar temasını Hollywood’un ölüm travmasını ve nihailiğini ucuzlaştırmasının bir başka örneği olarak göreceklerdir. Ancak Edge of Tomorrow ölümden daha da vahim bir ecelin varlığını öne sürmektedir: Sonsuz ikinci şansların sebep olduğu sonsuz yenilgilerle dolu, hiç bitmeyen bir araf yaşamı..
Film coşkun ve ihtişamlı aksiyon sahnelerini Liman’ın kareografisine borçlu. Edge of Tomorrow‘un savaş sahneleri bilimkurgu filmi Saving Private Ryan gibi ve uzaylıları harikulade korkutucu canavar örümcekler. Starship Troopers‘dan beridir sahnede bu kadar başarılı korkunç uzaylılar görülmedi. Edge of Tomorrow Liman’a doldurması için büyük bir kanvas vermiş. Neyse ki Doug Liman’ın parlak zekasını ve sinsi espiri anlayışını yakalamış. Hikayenin mantığı ne kadar karmaşıklaşırsa karmaşıklaşsın, film görsel ve öyküsel olarak takip edilebirliğini yitirmiyor.
Bu sefer bir değişiklik olarak Cruise her zamanki gibi özgüveni kuvvetli bir kahramanı canlandırmıyor. Cage bir korkak ve savaşan bir asker olmak için kesinlikle çok yaşlı. Ancak Cruise bu kısıtlamalarını hafife alıyor. Aktör için yaşlılık ve korkaklık sadece aşılması gereken ufak engeller ve Cage’in derinliklerinde gömülü insanlığını uyandırmaya kendini adaması itibar uyandıran bir performans sergilemesini sağlıyor. Ayrıca Cruise filmlerinde hep baskın bir yıldız olmamayı da öğrenmiş. Blunt’ın sağlam karakteri filmdeki bütün en iyi replikleri söylerken, Cruise her zamanki biraz aşırıya kaçan coşkunluğuyla karakterinin imkansız durumunu kullanarak seyirciyi güldürmeye çalışıyor.
Edge of Tomorrow‘un yazın en iyi filmlerinden olabileceği hakkında söylentiler vardı. Ancak şimdilik filmin gidişatı bu yönde değil ve yıllardır dünyanın en büyük yıldızlarından biri olan Cruise artık duraklama dönemine girmiş olabilir. Eğer film beklenen başarıyı gösterirse, Tom Cruise’un hala eskisi gibi aranılan bir isim olduğunun kanıtı olacaktır.
Edge of Tomorrow (Yarının Sınırında) – Fragman
http://www.youtube.com/watch?v=fGVFDZh999k