”Tüy döküyorum çünkü ben bir hayvanım. Sen bir insansın senin de saçın dökülüyor süpürüyorsun geçiyor, nefesim kokuyor çünkü arada ev yemeği yiyorum. Ev yemeği yemek çok eğlenceli. Sen bir insansın sen de dişlerini fırçalamayınca, sigara içince, kelle paça yiyince, benimkinden daha kötü kokuyor nefesin ama ben seni olduğun gibi seviyorum! Çünkü sen kelle paça seviyorsun.
Arada çişimi kaçırıyorum çünkü yaşlanıyorum, arada çişimi kaçırıyorum çünkü henüz tuvalet eğitimimi tamamlamadım, arada çişimi kaçırıyorum çünkü senin işten geldiğini görünce heyecanlanıyorum. Sen bir insansın sen de çok yaşlanınca çişini kaçırabiliyorsun. Sen bir insansın sen de küçükken çişini defalarca kaçırdın. Kapı çalınca havlıyorum çünkü seni dış tehlikelere karşı korumaya çalışıyorum çünkü bunu kendime misyon edindim. Sen bir insansın sen de bir tehlike hissettiğinde çığlık atıyorsun. Demek ki sen de kendini ve sevdiklerini korumaya çalışıyorsun.”
Çok mu? Empati.
Dışarı çıkma, benimle oyna, mesai yapma, arkadaşlarınla dışarda buluşma ya da gelsin arkadaşların evimizde ağırlayalım. Hep evde otur ya da gideceğin yere beni de götür.
Bugün tam 7 yıl oldu. Hala her sabah evden çıkarken kapının arasından bana bakması beni hüzünlendiriyor ve canımın, canının yanmaması için mamasını yerken koşarak evden çıkıyorum.
Önce aptal bir hevesle en güzel evlerde en pahalı mamalarla oyuncaklarla pofidik koltuklarda ağırlanan sonra hevesi geçince sokağa bırakılan, E5’e atılan, barınağa yollanan bir cana kapımı tereddütsüz açalı tam 7 yıl oldu. Annemin köpek fobisine rağmen, bana küstüğü ilk 3 güne rağmen (dördüncü gün korkuyor bu çocuk geceleri dedi ve beraber uyudular:) ), odasından çıkmadığı, çıkınca girdiğimiz bütün tartışmalara rağmen, etrafımdakilerin “Büyük sorumluluk Nihal’cim sen yapamazsın” bilmişliklerine rağmen, beyin yakan; “Köpek giren eve melek girmez” cehaletine rağmen.
Son 7 yıldır gidemediğim onca tatile, katılamadığım nikah düğün törenlerine rağmen, otobüs şoförleriyle girdiğim iki bilet alıyım yanımda otursun tartışmalarına rağmen, ablamın düğününde uzun kuyruklu elbisemle yerleri silmek zorunda kalmama rağmen, yarıda bıraktığım konserlere, külkedisi misali son metro için defalarca baktığım saatime yada koşarak yakalamaya çalıştığım otobüslere rağmen, evime gelmeyen misafirlere rağmen hala iyi ki bu kararı vermişim diyorum. Hatta tek bir nefesi için 7 yıl neymiş 70 yıl daha mahrum kalacağım onca güzelliğe rağmen onu tanımanın verdiği güzelliğe hiçbir şeyi değişmiyorum.
Tuvalet eğitimi adıyla defalarca dövülmüş bir candan bahsediyorum. Mesela 7 yıl geçmesine rağmen hala saplı paspas görünce tedirgin olan, etrafa kaçmaya başlayan bir candan bahsediyorum. Mesela su içmek için uyandığım anda uykusunu bölüp koşarak topunu getiren bir candan bahsediyorum. Regl dönemimde karnıma yumuşacık yatan ve tüyleriyle karnımın ağrısını alan, ağrıyan kolumu yalamaya başlayan bir candan bahsediyorum.
Mesela yüksek lisans için kariyer için ayırdığım paramı, yaşadığı sağlık sorunu nedeniyle tereddütsüz harcamaktan ve 2 yıl gecikmeli eğitimimden bahsediyorum. Öyle yüce bir sevgi, o bir “can”. Seninki gibi, benimki gibi, bizimki gibi… Hatta bebek gibi… Sadece hiç büyümeyen, masum, savunmasız ve çaresiz bir “can”.
Ve sorumluluk. Sahiplenmek çok büyük ve geri dönüşü olmayan bir sorumluluk. Ya sahiplenme ya da ondan hiç vazgeçme. Araf’ta kalma. Araf’ta bırakma. Yanından gitme, uzaklara gönderme. Verdiğin kararın arkasında dur aynı diğer kararların gibi… Bir canla oynama… Ve en önemlisi etrafına hiç kulak asma. Komutları biliyor ya da bilmiyor olması, çişini eve ya da dışarı yapıyor olması, tüylerinin dökülüyor ya da dökülmüyor olması sadece seni ilgilendirir. Evlendiğinde ondan vazgeçme ve taşındığında ondan vazgeçme, bir bebeğin olduğunda da ondan vazgeçme, onu ihmal etme. Evindeki canın için sokaktaki canlardan da vazgeçme. Her ne olursa olsun lütfen biran bile ona şiddet uygulamayı kafandan geçirme. Lütfen ırk ayrımı yapma ve lütfen petshoplara kazandırma. Lütfen başarabileceğine yeterince inanmıyorsan, onu tam şuan olduğu yerde bırak. Onun düzenini bozma, kendi düzenini de bozma. Hayal kırıklığına uğratma. Hayal kırıklığı olma.
Tam olarak şuan; Sahiplenme kararından emin olduysan, dünyanın en güzel kararını verdin. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Tüm montlarının cebinde para yerine bir adet poşet olacak ve bol bol sokakları temizleyeceksin, poşet almayı unuttuğunda mutlaka sokaktaki camlardan birinde bir Sabri bey belirecek ve sana söylenecek. Eksi bilmem kaç derecede sıcak yatağından süzülerek kakasını hızlı yapması için onunla pazarlık edeceksin, alarmın her zamankinden yarım saat önce çalacak, komşularının bir kısmı sana ve minik dostuna kötü kötü bakacak ve sayısız tartışmaya gireceksin. Sayısız şikâyet alabilirsin ve etrafındakilerin büyük bir kısmı senin deli olduğunu ve yalnız öleceğini düşünecek. Veterinerlerin yıllık kazancını hesaplayıp, onların yerine yatırımlar düşüneceksin. Takvimin aşı randevularıyla dolacak, marketlerin indirimli mama günlerini kovalayacaksın, çok daha yorucu bir hayatın olacak ama nedense sen hiç yorulmayacaksın.