Sivrisinek
Ne kadar ironi gibi gözüksede sivrisinekler dünyanın en güçlü ve en ölümcül hayvanlarıdır. Her yıl iki milyondan fazla insan, bu kan emici hayvan yüzünden öldürülüyor. Isırığında bulunan sıtma, sarı humma, batı nil virüsü, fil hastalığı her yıl yaklaşık olarak 700 milyon insana yaymaktadırlar. Genelde tropikal bölgelerde bulunan sivrisinekler aynı zamanda düşük sıcaklıklarda olan ülkelerde kışı yaşayabilmektedirler. Dişi sivrisinekler, yumurta yapabilmek için kan emmek zorundadırlar. Bu küçük ama fazlasıyla tehlikeli olan hayvanların başlıca düşmanları; Kurbağalar, balıklar, kertenkeleler, bukalemunlar, kuşlar ve yarasalardır. Sivrisineklerden korunma yollarına gelince, genelde kullandığımız prizlere takılan sinek kovucular (bebekler için önerilmiyor), cilt üzerine uygulanan losyon-krem-spreyler (bunların ne kadar güvenilir olduğu ve sağlığımız üzerinde ki etkileri henüz tam olarak bilinmiyor), yapışkan tuzaklar (ki bunların zehirli olduğu ve çocuk bulunan evlerde kesinlikle kullanılmaması gerektiği söyleniyor), cibinlikler (ne kadar komik olduğunu ve tıpkı eski filmlerden çıkmış bir sahne yaratsa da kafanız da aslında en güvenilir ve en sağlıklı yol olduğunu düşünüyorum), doğru giysi seçimi (sivrisineklerin renk seçtiğini düşünmeye başlayınca insan daha da ürküyor açıkcası.. Mesela mavi rengi hiç sevmiyorlarmış. Açık renk giysiler sivrisinekleri uzak tutmak için bir yol olabilir), pencerede tel (en azından yatak odalarının pencerelerinde bulunursa daha az sivrisinek girmesi sağlanabilir diye düşünüyorum), uçucu bitkisel yağlar ( Tabii ki bu hayvanlar renkten anlıyorsa, kokudan da anlar deyip sevmedikleri kokuları bulabiliriz. Mesela Citronella, bahçe nanesi, bergamot, lavanta, sedir ağacı, tarçın, anason, fesleğen ve okaliptus), ama bence en önemlisi ve genelde bizim insanlarımız tarafından kullanılan yöntem olan terliğin tersinin çevrilip hayvancağıza okkalı bir vurmak bütün bunlardan daha etkili.
Yılan
Yılan deyince hemen bir soğukluk hisseder çoğu insan. Her ne kadar canlı canlıdır diye bir düşüncem olsa da benim de aklıma hemen bu hayvanlarla ilgili değişik düşünceler gelir. Genelde bize gösterilen kocaman yılanların, insanları hatta kocaman öküzleri nasıl bütün bir şekilde yuttuğudur. Aslında şu an gezegenimizde yaşayan 450’den fazla yılan zehiri türü olduğunu ve bunların tek başına 250 insanı öldürebileceğini düşünün. Ya da düşünmeyin. (: Afrika, Asya ve Kuzey Amerika’da sıkça görülen bu canlıların geneli 3 metreden öteyi göremez. Koku almak için burun delikleri yerine dillerini kullanırlar. Çoğu engerek yılanı avını zehirledikten sonra cesedi dilleriyle takip edip, yutar. Kulakları olmadığı için genelde sağır sanılan ama aslında çenesi ve kulakları arasında ki kemik bağlantılarından dolayı çenelerini yere koydukları anda bütün titreşimleri hissettiklerini söylebiliriz. Daha da ilginci bu hayvanların bazı türlerinde göz ve burunları arasında bulunan ince zarlı çukurlar, sıcak kanlı hayvanları, infrared yardımıyla gece de görmelerini sağlar. Yumurtlayarak üreyen yılanların yavruları daha doğar doğmaz başlarının çaresine bakabilcek hale gelirler. Sadece Boa, Anakonda ve Engerekler yavrularını doğurur. Bunlar her ne kadar gerçek doğum olmasa da, yumurtalar ana rahminde gelişip açıldığından doğum gibi görülür. Gebelik süreleri 2 aydır. Bizim ülkemizin şansı, 3000 binden fazla yılan türünden sadece 40 civarı türü barındırmasıdır. Fakat bunlardan 10 tanesi engerek türüne dahildir. İçgüdüsel olarak karşılaştığımız da korktuğumuz bu türlerin çoğu zararsız fakat bizim hareketlerimizi tehdit olarak algılayıp saldırma ihtimali de olan türlerdir. Yılandan korunmak için yapılacak en basit çözüm, yazımın başında saydığım kıtalara gtmemek. Ama oldu da bir yılanın saldırısına uğradıysanız öncelikle sakin olmanız gerekiyor. En kısa zamanda (yani hemen) tam teşekküllü bir hastaneye gitmeniz gerekiyor. Giderken hareketsiz durmanız gerçekten önemli çünkü her hareket, lenf dolaşımını hızlandıracağı için kana karışma süresi azalacak ve zehrin türüne göre gerçekten çok canınız yanacaktır. Eğer kolunuzdan sokuldaysanız, yüzüklerinizi, saatinizi, bileziklerinizi hemen çıkartmanız gerekiyor. Ayrıca ısırılan yeri çok sıkı olmamak kaydıyla bağlayabilirsiniz. Böylece dolaşım biraz yavaşlayacaktır. Bu arada ormanın ortasında bir yılan tarafından sokulduysanız, her ne kadar gerçekçi bir yaklaşım olmasa da hemen o bölgeyi sabunla yıkayın diyor uzmanlar. Bu arada ölü yılan buldum, gidip elime alıp bir facebook resmi çekeyim derseniz, unutmayın bu hayvanlar gerçekten aptal değiller. Bazı türler, potansiyel bir tehdit ve ya av gördüklerinde sırtüstü dönüp, dillerini dışarı çıkararak ölü taklidi yapabiliyor. Bizim ülkemiz düşünüldüğünde eminim burda ki çoğu yılan bunu anne karnında öğrenmek zorunda kalmıştır. Dikkat edin derim ben. Bu arada kopmuş bir yılan kafası da pek hayra alamet gözükmemektedir. Ani bir hareketle kopan kafa refleks ile ısırabilir ve bu ısırıkta canlısı ile ayni ciddiyette bir zehir vermiş olabilir. Daha da kötüsü bu filmlerden fırlamış ölünün canlanma sahnesinde zavallı kopan yılan kafası ne kadar zehir verebileceğini ayarlayamayacağı için büyük ihtimalle daha büyük miktar da zehre maruz kalırsınız. Yılan görünce ağırdan ağırdan, böyle arka arka kaçın bence.
Afrika Aslanı
Dünyanın bu en asil ve en görkemli canlıları aynı zamanda etçil, süper yırtıcı memeliler grubunun kurucu üyelerindendir. En büyük dört kedi türünden biri olarak kabul edilen Afrika Aslanı’nın erkeği ortalama olarak 200 kg civarındadır. Dişiler, erkeklerin yarısı ağırlığındadır. Erkek aslanlarda bulunan yele kızdıkları zaman kabarır, pençelerinin büyüklüğü ise yere sağlam ve güçlü bir şekilde basmasını sağlar. Ormanların kralı diye bildiğimiz bu kedicikler kendi bölgeleri için, diğer aslanlarla kavgadan çekinmezler ve genelde sonu ölümle biten bir savaşın içinde bulunurlar. Aslında biraz daha yakından bakıldığı zaman, bu görkemli hayvanlar kedi türleri arasında en sosyal olanıdır. Bunun da bir sebebi var tabii. Gruplar halinde avlanmayı seven bu kedi, avını diğer grup üyelerine doğru koşturup, avlar. Genelde gece avlanan bu hayvanların hiyerarşik bir düzene sahip olduklarını avlarını yerken farkediyoruz. Erkek aslan olay yerine gelene kadar, dişiler yemeklerini yer ve çekilirler çünkü öncelik her zaman erkek aslandadır. Afrika aslanları 2 yaşında üremeye başlasalar da 5 yaşında gerçekten olgunluğa ulaşırlar. Tek eşli değildirler. Yaklaşık 3 ay süren gebelikten sonra dişi 2-5 yavru arası doğum yapar. Fakat beslenme zincirindeki hiyerarşik düzen yüzünden, yavrular en son yemek yediklerinden genelde bununla bağlantılı ölümler çok fazladır. Dişiler tek başlarına avlanıp, yavrularını doyurmaya çalışsalarda bilim adamlarınca bu ölümler doğal bir doğum kontrol yöntemidir. Sağlıklı bir aslan 30 yıl civarı yaşayabilir. Doğal düşmanları az olan bu hayvanlar ancak güçlü bir zebra çiftesi ile sakat bırakılabilir ya da güçlü boynuzlara sahip antilop veya Afrika mandası tarafından ağır yaralanabilirler. Sonuç olarak bu büyük kedilerin bir doğal bir de bana göre saçma gelen bir düşmanı vardır. Timsahlar eğer suya çekebilirlerse gerçekten aslanlar için ölümcül olabilir. Fakat kendi doğal ortamlarında yaşamaya çalışan bu hayvanların maalesef insanlar da doğal düşmanı olarak söylenmektedir. İnsan ve aslanlar arasında sadece yaşam alanları ile ilgili bir sorun olabilir ve bu da insanların, soyu tükenmekte olan ve koruma altında olan hayvanların yaşama alanlarının bozması yüzünden olablir. Bu yüzden açık söyliyeyim, ben bir aslan Serengeti’de insan yedi diye haber duyduğumda ‘’ vah vah’’ diyemiyeceğim. Aslanlar gelip sizinle şehirde nasıl yaşamıyorsa bırakın bu canlılar da kendi ortamlarında güvenle yaşamaya devam etsin. Bakarsınız yarın öbür gün “biz nasıl olsa sosyaliz” deyip şehirlere inerler. Bu hayvanlardan korunmak mı istiyorsunuz? Bırakın kendi alanlarında kalsınlar, siz de aynı şekilde…
Büyük Beyaz Köpekbalığı
Okyanusların ve denizlerin en vahşi canlısı Büyük Beyaz, ılıman sularda yaşamaktadır. Bu da demek oluyor ki Akdeniz, Ege ve Marmara’da da bulunan bu canlıların boyu 6 ila 7 metre kadar olup 1.7 ton gibi bir ağırlıkları vardır. Akdeniz’de bulunan bu canlıların asıl beslenme kaynağı olan orkinosun azalması sebebi ile yunusları, fokları, deniz kunduzları, penguen, diğer köpekbalığı türleri ve tuna balığı ile beslendikleri bilinmektedir. Avlarını 300 keskin dişiyle parçaladıktan sonra, kanamadan ölmesi için bırakır. Bu canlı en uzun mesafe rekorunu elinde bulunduruyor. Okyanusları karşıdan karşıya geçebilen Büyük Beyaz en uzun mesafesini 3 ayda, Afrika açıklarından başlayıp Avusturalya’da bulunan mercan resiflerine giderek yapmıştır. 100 litre sudaki tek bir damla kan kokusunu farkedebilen bu balığımız elektrisel yük değişimleri konusunda da çok hassastır. Tek başına yaşayan ve aynı ortamlarda sürekli durmayan bu etkileyici canlılar genelde su yüzeyine yakın yerlerde avlanırlar. Fakat istisnai bir durumda Büyük Beyaz’ın 1280 metre derinlikte oltaya takıldığıdır. Bu canlıların gerçekte neden insanlara saldırdığı bilinmemekle beraber hareketliliğin oları rahatsız ettiğini düşünüyorum. Kaliforniya, Güney Afrika, Doğu Avusturalya, Yeni Zelanda ve bazı Pasifik ülkelerinde ki Büyük Beyaz saldırılarının da sörfçüler, dalgıçlar, denize girenler olmasının sebebi de denizle çok fazla etkileşimde olan insanların hareketlerine meraklanıp bakması olmalı. Çünkü Büyük Beyaz’ın Lokma Testi diye bir uygulamayla en azından avının tadının nasıl olduğuna bakması gerekiyor. Bu bizim merakla ölü bir yılanı dürtmemizden daha doğal bir olay bence. İnsan tadından pek hoşlanmadığını da bildiğim Büyük Beyaz’ın tek bir ‘’lokma testi’’ yüzünden çok fazla insan öldürdüğü de biliniyor. Dünyada her yıl 100’den fazla köpekbalığı saldırısı oluyor ve bunların neredeyse sadece 1/3’ü Büyük Beyazlar tarafından gerçekleştiriliyor. Denizdeki düşmanı Katil Balinalar.. Aynı beslenme alanları yüzünden büyük bir rekabet içindeler ve bu zaman zaman ölümle sonuçlanabiliyor. Akdeniz’de son 200 yıl içinde sadece 31 kişiye saldırı olmuştur. Bunların çoğu ‘’lokma testi’’ gibi görünmektedir. Bu arada esarete dayanamayan bu hayvanlar en fazla 16 gün bu şekilde canlı kalabiliyorlar. 2013 yılında alınan bir kararla Büyük Beyaz Kaliforniya Tehlikeli Türler yasasına eklenmiştir. Yeni Zelanda’ da öldürülen Büyük Beyaz’ın cezası 6 aya kadar hapis ve 250 bin dolar para cezasıdır. Denize girenler, sörfçüler ve dalgıçlar için birkaç küçük uyarı: Her türlü önlemi mutlaka aldınız ama gene de saldırıya uğradıysanız eğer hemen kanı durdurun. Isırılan, koparılan bölgenin bir bezle sarılması kanı durdurmaya yardımcı olacaktır. Hareketsiz ve mümkün olduğunda sıcak tutulmanız gerekiyor bu durumda. Kum üzerine yatırılıp kan akışını desteklemek için ayakları yukarı kaldırın, Sakın yaralıyı su tarafında başı gelicek şekilde yatırmayın. Kan kokusu Büyük Beyazı kıyıdan kanamalı hastayı alacak kadar cezbedebilir. Yaralı kişinin nefes almasına yardım edin fakat başka bir yere taşımaya da kalkmayın. Vücut iç sıcaklığının düşüp, yaralıyı şoka sokması ihtimali olduğu için içecek herhangi bir şey vermeyin.
Fil
Karada yaşayan en büyük memeli hayvanımız. Genelde Asya ve Afrika’da bulunan bu dünyanın en sevimli katiline asla güvenmeyin. Erkek bir filin boyu 4 metreye ve kilosu 7000 kg’ya kadar ulaşabilir. Uzun hortumlarını genelde nesneleri yakalamak için kullanırlar. Gayet uzun ve sivri olan kesici dişlerini ise taşımak veya yeri kazmak için kullanılır. Tabi dövüş sırasında silah olarakta kullanılır. Filin büyük ve sevimli kulakları vücut ısısını kontrol etmeye yarar. Otçul olan bu hayvanlar genelde orman, savan, çöl ve bataklıklarda yaşarlar fakat su kenarlarında bulunmayı tercih ederler. Çevrelerinde cüsseleriyle yarattıkları korku yüzünden, diğer hayvanlardan endişelenmeleri gereksizdir. Ama yavru filler için her zaman bir tehlike olan aslan, kaplan, sırtlan ve yabani köpekler yüzünden aile grupları halinde yaşarlar. Ergenliğe ulaştıklarında erkek filler aile gruplarını terkedip, diğer erkek fillerle bir grup oluşturabilir ya da yalnız kalabilir. Testosteron salgılarının arttığı ve fillerin aşırı derecede saldırganlıştığı “mest” dönemleri, fillerin üremelerine olanak sağlar. Ortalama 70 yıl gibi bir süre yaşayan filler dokunma, görme ve işitme yoluyla iletişim kurabilir. Filler, insanların duyamayacağı kadar düşük frekanslı sesler ve sismik iletişim yolu ile birbirleriyle iletişime geçerler. Zeka düzeyleri oldukça yüksek olan fillerin, kendi cinslerinden ölmekte olan veya ölmüş fillere karşı empati gösterdikleride gözlemlenenler arasındanır. Fillerin, insanlar için oluşturduğu tehlikelerin başında ‘’mest’’ durummu gelir. Oldukça saldırgan bir dönemde olan bu hayvanların yakınında olmak bile, büyük bir tehdit olarak algılanacak ve siz daha ne olduğunu anlamadan 7 tonluk bir hayvanın size doğru koştuğunu göreceksinizdir. İnsanlara verilen zararlar genellikle öç amaçlıdır. Hindistan’da erkek filler düzenli olarak geceleri köylere girmekte ve insanları öldürmektedir. 2000-2004 yılları arasında 300’e yakın insan fil saldırıları sebebiyle ölmüştür. Yerel halkın bu saldırılar sırasında fillerin sarhoş olduğunu söylemesi ise oldukça ilginçtir. Yine aynı sonuca geliyoruz ki fillerin yaşadıkları yerleri yerle bir edip kendinize bir yaşam alanı yaratmaya çalışırsanız filler bunu unutmayacaktır. Onlar siz orda değilken de orda olan canlılar ve siz bu canlıların evlerine el koyuyorsunuz. İki gergedanı aynı anda öldürebilecek güce sahip bu hayvanların size karşı bir kin beslemesini eminim istemezsiniz. Fil saldırısından korunmak için yapılacaklar bunlar. Bir de eğer saldırıya uğranırsa nasıl bir yol izlemeniz gerektiğine bakındım ama maalesef kurtuluşu olmayan bir durum gibi gözükmekte. Çünkü fil saldırısından sonra bunu yapın diyebileceğim tek şey, kovalanıyosanız kaçın, ısırıldıysanız hemen ölmek için dua edin. (: