PISA 2015 sonuçlarına göre, Singapur en başarılı ülke. Japonya, Estonya, Kanada ve Finlandiya da diğer başarılı ülkeler. Türkiye ise, 70 ülke içinde fende 52’inci, matematikte 49’uncu, okumada 50’inci.
Özellikle öğretmenlerin ve velilerin, hangisinin daha verimli olduğunu anlayabilmek adına kafalarında karışıklığa sebep olan eğitim modelleri… Geleceğimizi yaratacak olan gençlerimiz için hangi model Türk Eğitim Sistemi’nde uygulanmalı ya da uygulanmamalı… Siz karar verin;
1. SİNGAPUR MODELİ
Singapur metodu ilk kez 1980’lerde yüksek kalitede öğretim kaynağı hazırlamak üzere eğitim bakanlığı tarafından görevlendirilmiş bir grup öğretmen tarafından geliştirilmiştir. Ekip öncelikle davranış bilimleri alanında yapılmış en son çalışmaları etüt etmiş ve Kanada ve Japonya’nın aralarında olduğu birçok ülkeye seyahat ederek farklı eğitim modellerini analiz edip karşılaştırmıştır.
Amaçlarını, ezbere dayanan eğitimden uzaklaşıp, çocuklara problem çözmeyi öğretmek olarak belirlemişlerdir.
Okul kitaplarını oluştururken, Amerikalı eğitmen Jerome Bruner’in çalışmalarından etkilenmişlerdir. Bruner, eğitimin üç seviyede yapılması gerektiğinin altını çizer: gerçek objeler kullanarak, resimlerden yararlanarak ve semboller aracılığıyla eğitim. Bu prensipler doğrultusunda geliştirilen Singapur modelinde matematik problemlerini modellemede görsellerin sıklıkla kullanıldığını, kesirler veya yüzdeler öğretilirken renkli bloklardan destek alındığını görürüz.
Singapur ilkokul seviyesinde Batı ülkelerine kıyasla daha az sayıda konuyu çok daha derinlemesine öğretir. Bu da Singapur’un etkinliğiyle doğrudan orantılıdır. Çok fazla şeyi yüzeysel bir şekilde öğreneceklerine Singapurlu çocuklar belli alanlarda uzmanlaşırlar. Diğer yandan da, amaç analitik zekâyı geliştirmek ve problem çözmeyi öğrenmek olduğundan, her şeyi bilmek telaşına düşmeden, matematikçi gibi düşünerek çözüme odaklanırlar.
Singapur’daki eğitim sistemi dünyada en çok kabul edilen eğitim sistemi olarak biliniyor. Yoğun ve sert bir eğitim sistemleri mevcut. Küresel karşılaştırmalar yapıldığında matematik ve fen yeteneği genellikle Singapur’un eğitim sisteminin temelini oluşturuyor.
Öğretmen kalitesine ve eğitimine çok önem veriliyor. Eğitimin kalitesini öğretmen kalitesini artırarak sağlıyorlar. Singapur’da öğretmen olmak için not ortalamanız 100 üzerinden 85 ya da 4 üzerinden 3.50 olmak zorunda. İlk %25’e giren öğrenciler öğretmen olabiliyor.
En fazla değer beden eğitimi dersine veriliyor. Beden eğitimi öğretmeni olmak istiyorsanız, bir yıl değil, iki yıl formasyon almak zorundasınız. Bizdeki gibi beden eğitimi dersleri top oynama dersi olarak görülmüyor. Formasyon eğitimleri çok kaliteli olduğu için, çok iyi öğretmen yetiştiriyorlar. Formasyon eğitimi sadece Nanyang Teknoloji Üniversitesinde veriliyor ve Asya’nın en iyi eğitim fakültelerinden birisi kabul ediliyor.
2. FİNLANDİYA MODELİ
Finlandiya’nın eğitim sisteminde öğretmenler, ülke mezunlarının en başarılı % 10’unun içinden seçiliyor ve eğitim alanında yüksek lisans derecesi edinmesi gerekliliği buluyor. Finlandiya modelinden bahsederken öncelikle o modelin mantığını ve amacını anlamak önemli. Kaç saat ders aldıkları yada kaç yıl eğitim gördükleri burada ikinci yada üçüncü sırada… Aşağıdaki maddeleri okuduğunuzda ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.
Finlandiya’da zorunlu okula başlama yaşı 7. Yaşları ne olursa olsun, çocuklar okula kendileri yürüyerek ya da bisikletle gidiyor. Fin kültürü çocukların bağımsız yetişmesini önemsiyor. Çocuklarını okula getirip götüren, ders çalıştıran ebeveynler diye bir şey yok.
Finli öğrencilere eğitim hayatlarının ilk altı yılında hiçbir şekilde not verilmiyor. Sekizinci sınıfın sonuna kadar not verme zorunluluğu yok ve öğrenciler standardize edilmiş bir sınav sistemine tabi değiller. Sadece 16 yaşlarındayken ülke genelinde bir sınava giriyorlar.
Öğrenciler günde 4 saat ders yapıyor. Öğrencilere ödev verilmiyor çünkü öğrenmenin yeri okuldur.
Her çocuğa bir birey olarak değer veriliyor. Çocuklardan biri yeterince iyi öğrenemiyorsa öğretmenleri bunu hemen fark ediyor ve çocuğun öğrenme programını onun bireysel ihtiyaçlarına göre düzenliyor. Aynı şey, okula uyum göstermeyen, sıkılan ya da öğrenim durumu programın ilerisinde olan çocuklar için de geçerli.
Finlandiya’da özel okul yok ve eğitim harcamalarının tümü devlet tarafından destekleniyor. Finlandiya’da okullar birbirleriyle rekabet etmiyor, aksine dayanışıyor. Dolayısıyla okulların başarı düzeyleri hemen hemen aynı.
Eğitim “herkes için eşit imkanlar sağlamak” demek. Eşitlik kavramına olağanüstü değer veriliyor. Tüm çocuklar zeka ve becerileri ne olursa olsun aynı sınıflarda okuyor. Okulu sınırlayan bir bahçe duvarı yok, öğrenciler kendi sorumluluklarını alacak şekilde yetiştiriliyorlar. Dersleri bitince bisikletine binip gidiyorlar, duvar ile öğrenciye sınır çizmiyorlar.
Kaynak: http://www.edweek.org/tm/articles/2014/06/24/ctq_faridi_finland.html
3. GÜNEY KORE MODELİ
Burada önemli olan dayanıklılık ve çok çalışma. Güncel rakamlara göre; Güney Kore’de devlet ve vakıf olmak üzere, toplam 411 üniversite bulunuyor. Türkçe ile aynı dil ailesinden geldiğinden dolayı Türk öğrencilerin kolayca öğrenebildikleri Korece’nin de her üniversite bünyesinde öğretildiği Güney Kore eğitim sistemi, tüm ayrıcalıklarının yanında yoğun disiplinli bir sisteme sahip ki, bunda, ülkedeki üniversitelerin pek çoğunun dünya sıralamalarında yer almaları önemli bir rol oynuyor.
Aslında sadece Güney Kore’de değil, Uzak Doğu’nun büyük kısmında eğitim işi son derece disiplinli ve katı, Bu ülkeler arasında Güney Kore; en aşırı uçtaki ve tartışmasız en başarılı ülke olarak diğerlerinden ayrılarak öne çıkıyor. “Koreliler temel olarak harika bir geleceğe sahip olmak için bu zorlu dönemi atlatmalıyım diye düşünüyor” diyor PISA eğitim direktörü ve OECD eğitim danışmanı Andreas Schleicher. Ancak bu katı ve zorlu eğitim sisteminin başarısız olduğunu söylemek mümkün değil zira Güney Kore’deki okuryazarlık oranı yüzde 100′e ulaştı, ayrıca Güney Kore, uluslararası karşılaştırmalı başarı testlerinde en ön sıralarda yer alıyor. Yetenek fazla dikkate alınmıyor, çünkü Güney Koreliler çok çalışmaya ve çalışkanlığa her şeyden daha fazla inanıyor.
Güney Kore eğitim sisteminin merkezinde tek bir şey var, her yılın Kasım ayında yapılan Üniversite Giriş Sınavı: Suneung.
Güney Kore’de İngilizce öğretmenliği yapan Tom Owenby’a göre: “Güney Kore eğitim sisteminin öğrencinin kendi yolunu bulmasıyla hiçbir ilgisi yok, bu tamamen diğer öğrencilerden daha iyi olmakla ilgili”. Bu baskıcı, zorlu eğitim sisteminin çocukları intihara sürüklemesi de Güney Kore’nin sorunları arasında. Dünyanın en gelişmiş 30 ülkesi arasında gösterilen Güney Kore, 11-15 yaş aralığında en çok intihar vakası yaşanan ülke.
Not: Bu makale ile ilişkili olan “Dünya Üzerindeki Eğitim Sistemlerinden Örnekler” adlı makalemiz de ilginizi çekecektir.