Türkiye’de mizah dergileri tarihi; yaygın olarak düşünüldüğü gibi Cumhuriyet döneminde başlamamıştır. Doğulu toplumlarda duyguları ve tepkileri saldırgan eylemlerle değil pasif duruşlarla ve sanatla aktarmak yaygın bir alışkanlıktır. Bu nedenle politik hayatın hem Osmanlı Devleti hem de Türkiye Cumhuriyeti döneminde oldukça hareketli olduğu ülkemizde mizah yazarlığı, çizerliği ve yayıncılığı kimi zaman cılız, kimi zaman ise güçlü şekilde hep var olmuştur.
Türkiye’nin ilk mizah dergisi; 1870 yılının Kasım ayında Osmanlıca dilinde basılmaya başlayan Diyojen’dir. Derginin sahibi o dönemde Teodor Kasap’tır. Diyojen; yayın hayatı boyunca muhalif bir çizgide ilerlemiş, hiciv türü eserlere sayfalarında bolca yer vermiştir. Türkiye mizah tarihi denilince akla ilk gelen isimlerden biri olan Namık Kemal’in hiciv türündeki çalışmaları da zamanında bu dergide yayınlanmıştır. Diyojen dergisi yayınlandığı dönemde sık sık cezalar almış ve kapatılmış, son olarak aralarından Piyale Madra, Ferhan Şensoy, Çetin Altan, Enis Batur gibi isimlerin de bulunduğu ünlü mizahçılar tarafından yeniden yayınlanmış ancak kalıcı olamamıştır.
Diyojen dergisinin muhalif bir politik mizah çizgisinde olduğuna değinmiştik. Aslında bu durumu istisnalar kaideyi bozmaz diyerek Türkiye mizah dergileri tarihi geneli için de söyleyebiliriz. Mizah genel yapısı itibariyle Türkiye’de Aziz Nesin gibi toplumcu sanatçıların sık olarak eserler verdikleri bir alan olmuştur.
1876 yılında 1. Meşrutiyet’in ilanı ve İttihat ve Terakki partisinin yükselişi; Türkiye mizah dergileri tarihi içinde Batı tarzı mizah sanatçılığı ve yayıncılığının yaygınlaşmasını da başlatmıştır. Bu dönemde özgürlükçü düşünceler yükselmeye başlamasına rağmen yönetime muhalif mizah yayınlarının Osmanlı Devleti sınırlarında basılıp dağıtılması hala suç teşkil etmekteydi. Bu nedenle Batı ülkelerinde hazırlanıp basılan mizah dergileri çoğunluğu İttihat ve Terakki partisi üyesi olan nispeten aydın kişilerce ülkede gizlice dağıtılmaktaydı. 1. Meşrutiyet’in Sultan Abdülhamit tarafından çeşitli bahanelerle ortadan kaldırılması ve anayasanın iptal edilmesiyle zaten kör topal bir biçimde uygulanan mizahın serbest olduğu yönündeki yasa da yürürlükten kalktı ve en ufak bir muhalif yayının hazırlanmasında veya basımında emeği geçenler ağır cezalara çarptırıldılar.
2. Meşrutiyet’in ilan edilmesinin ardından çıkan ilk mizah dergisi Zıpır’dır. Bu dergi 2. Meşrutiyet’in ilanından tam bir hafta sonra, 30 Temmuz 1908 tarihinde yayınlanmaya başlamıştır. Türkiye mizah dergileri tarihi sürecinde oldukça yoğun bir yıl sayılabilecek olan 1908’de toplam 41 yeni mizah dergisi yayın hayatına başlamıştır. Ancak bu sayı 1909 yılında 8’e düşmüştür. Bunun nedeni 1. Meşrutiyet’in ilerici güçleri sayılan İttihat ve Terakki’cilerin iktidarda söz sahibi olduklarında aynı ilericiliği devam ettirmemelerinde saklıdır. Osmanlı hükümdarlarına nazaran çok daha Batıcı ve toplumcu bir çizgi izleyen bu siyasetin öne çıkan isimleri bu niteliklerine rağmen muhalif yayınlara hoşgörüyle yaklaşmayı başaramamışlardır. Çok büyük özgürlük ve kurtuluş vaatleriyle iktidara gelen ittihat ve Terakki görüşünün büyük özgürlükçülüğü (!) 1913 yılında ülkede yalnızca tek bir mizah dergisinin basılmasına neden olmuştur.
Kurtuluş Savaşı yılları ülkeyi milletin kurtuluşuna inanan ve halk hareketlerini destekleyenler ile milletten ümidini kaybetmiş ve Batılı devletlerin müdahalesinden medet umanlar olarak ikiye bölmüştü. Aynı etkiyi tam da bu şekilde dönemin mizah yayıncılığında da görmek mümkündür. Kurtuluş Savaşı dönemi Türkiye mizah tarihi Aydedeciler ve Güleryüzcüler olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Aydede Dergisi’ni henüz Kalay soyadını almamış olan Refik Halit çıkarıyordu. Yazarları arasında Anadolu’da yaşanan halk hareketine karşı çalıştığı bilinen çok sayıda şüpheli isim de yer alan bu dergi emperyalist devletlerin ülkeye müdahalesini destekleyen bir çizgide yayın yapıyordu. Sedat Simavi tarafından çıkarılan Güleryüz dergisi ise memleketin bağımsızlığına ve Anadolu’da giderek yükselen halk hareketine olan desteğini ve güvenini sayfalarına yansıtmaktan çekinmiyordu.
Kurtuluş Savaşı sonrası Cumhuriyet dönemi Türkiye mizah dergileri tarihi içinde Faruk Nafiz Çamlıbel, Ahmet Rasim, Ercüment Ekrem Talu, Yusuf Ziya Ortaç, Orhan Seyfi Orhon, Salih Erimez gibi isimleri günümüzde dahi bilinmeye devam eden mizah yazar ve çizerleri etkili olmuşlardır. Cumhuriyet’in ilanını takip eden yıllarda mizah dergilerinin sayıları artmış ve yayınlanmaları kolaylaşmış, ancak nitelikleri ve satış rakamları zayıflamıştır. Pek çok dergi yalnızca birkaç sayı çıkabilmiş, ardından çoğu maddi zorluklar nedeniyle kapanmıştır. Bu dönemde mizah dergilerinde karikatürlerle desteklenmiş fıkraların büyük yer tuttuğunu söylersek yanılmış olmayız. Hepimizin bildiği Nasreddin Hoca fıkraları da bu dönemde popülerlik kazanmıştır.
Yeni rejimin özgürlükçü yapısı sayesinde mizah dergileri politik çizgiye kaymaktan çekinmemişlerdir ve politik mizah bu dönemde yaygınlaşmıştır. Özellikle savaşa fiilen girilmemiş olsa dahi hem Türkiye toplumunu, hem de Türkiye ekonomisini derin şekilde etkileyen 2. Dünya Savaşı’nın gerçekleştiği yıllarda politik mizah büyük bir sıçrama yapmıştır.
2. Dünya Savaşı’nın ardından ülkede tek parti rejimi fiilen sona ermiş ve Demokrat Parti iktidarı başlamıştır. O güne kadar ülkede tek parti durumunda olan Cumhuriyet Halk Partisi’ni elitlerin partisi, kendisini ise halkın partisi olarak niteleyen bu oluşum Türkiye mizah tarihi açısından pek de halkçı sonuçlar yaratmamıştır. Bu dönemde Cumhuriyet Halk Partisi destekçisi ve bu partinin görüşlerinin savunucusu olan mizah yazarları susturulmaya çalışılmış, bu çizgilerde yayın yapılan dergilere kapatma cezaları ve yasaklar getirilmiştir. Ancak yalnızca Türkiye değil, tüm Dünya tarihinde baskıcı dönemlerin en büyük yaratıcılıkları ortaya çıkardığını biliyoruz. Demokrat Parti döneminde sınıf çatışması temeline de değinen sol çizgide toplumcu politik mizah yayıncılığı artmıştır. Aziz Nesin ve Sabahattin Ali gibi toplumcu sanatın en büyük öncülerinin ayak izlerine bu dönemde rastlamak mümkündür. Ne yazık ki bu mizahçılar büyük baskılara maruz kalmakla kurtulamamış, Sabahattin Ali şüpheli bir biçimde öldürülmüştür.
Türkiye’de Mizah Dergileri Tarihi serimize gelecek hafta kaldığı yerden devam edeceğiz.