Türkiye gazetesinin bir haberi; “İngiliz yargıç, gece yarısı parktan geçen kızı korkutan bir adama 7 yıl 7 gün hapis cezası verince, şaşıran gazeteciler yargıça sormuşlar; “Adam kıza elini sürmemiş, bu 7 yıl 7 gün çok değil mi?” Yargıcın yanıtı; “Kızı korkutmanın cezası 7 gündür 7 yıl ise, İngiliz kızlarının gece yarısı parkta dolaşma özgürlüklerine saldırmanın cezasıdır.”
Rüya gibi değil mi?…İngiliz savcının ” evrensel yargısı”…
1924-1930 yılları arasında Adalet bakanlığı yapan Mahmut Esat Bozkurt cumhuriyet savcılarına şöyle seslenir; “Meriç kıyılarında çalışan Türk köylüsünün kaybolan sabanından tutunuz da, bu vatanda yaşayanların uğrayacağı en ufak bir haksızlıktan, hatta Bingöl dağlarının ıssız kuytularında nafakalarını bekleyen öksüzlerin göz yaşlarından siz sorumlusunuz”…
Şimdi şu güzel ülkede nedenlerini kavrayamadığımız yığınla olayın altında ezilip duruyoruz… Olası çıkış yollarını ısrarla kendi ellerimizle kapatmaktan öte bir çabamız da yok… Boşa geçen zamanla acı bir hesaplaşmanın içindeyiz… İngiliz kızlarının gece yarısı parkta dolaşma özgürlüğünü içine sindirebilecek savcılar, hakimler yetiştirebilecek “lüksümüz” hiç olmayacak galiba… Bu ülkeye umutsuzca çırpınmak yakışıyor mu?…